Ana içeriğe atla

Sponsorlu Bağlantı

Stanley Kubrick Kimdir?

Stanley Kubrick kimdir, Stanley Kubrick, 1928 New York doğumlu yönetmen ve fotoğrafçı. Kusursuz film anlayışı ve teknik detaylara verdiği önemle tanındı. Filmlerinde insanların karanlık yönlerini anlattı.
New York doğumlu olan sanatçı çocukluk yıllarında zeki olmasına karşın akademik hayatında başarılı olamamıştı. 12 yaşına bastığında babası Jack Kubrick tarafından, Pasedena, Kaliforniya‘da yaşayan dayısının yanına gönderildi.
Burada bir yıl kaldıktan sonra Bronx‘a döndüğünde okuldaki başarısı artmıştı. Ailesi bir hobi kazanması amacıyla onu satranca yönlendirdi. Kısa zamanda satranç hayatının önemli bir parçası oldu ve büyük başarılar elde etti. Gelecek yıllarda filmlerinde satranç temasını sık sık kullanacaktı.
Babası ona ilk fotoğraf makinesini 13. yaş gününde armağan etti. Kubrick fotoğrafçılık ile bu sayede tanıştı. New York’da birçok fotoğraf çekti. “Look” adlı dergiye ilk fotoğraflarıydı. Bu olaydan sonra fotoğrafçılık kariyeri hızla ilerlemeye devam etti.
New York’da bir fotoğrafçının yanında stajyer olarak iş buldu. Burada kısa bir süre çalıştıktan sonra daha önce fotoğraflarının yayınlandığı “Look” dergisinden iş teklifi aldı. Bu dönemde üniversite eğitimi almak istedi ancak notlarının çok düşük olmasından dolayı hiçbir üniversiteye kabul edilmeyince Colombia Üniversitesi’nde derslere misafir öğrenci olarak girdi.
“Look” dergisinde çalışırken arkadaşı Alexander Singer ile ilk film projesini hazırladı. 1950 yılında Day of the Fight‘ın çekimleri başladı. Çekimler devam ederken birçok da kısa filme imza attı. Çektiği kısa filmlerden bir tanesi çocukluğunda tanıştığı ve sevdiği satrançla ilgiliydi ancak Central Park’da süren çekimler zorluklar nedeniyle tamamlanamadı.
Bundan sonra Kaliforniya’da bir süre beraber yaşadığı amcası ile birlikte “Fear and Desire” (1953) adlı kısa filmi çekti. Ancak bu filmden hiçbir zaman memnun kalmadı ve daha sonraki yıllarda bu filmi anmak bile istemediğini belirtmişti.
Bu dönemdeki yoğun çalışmaları evliliğini olumsuz yönde etkilemeye başlamıştı. Lise yıllarında tanıştığı eşi ile ilgisizlikten dolayı araları açıldı. Tüm bunlar olurken Stanley Kubrick sinemaya olan tutkusunu keşfetmiş ve yoğun bir şekilde kendisini sinemaya vermişti. “Killer’s Kiss” (1955) ve “The Killing” (1956) bu dönemde çektiği ilk uzun metrajlı filmleri oldu.
Bu filmler ile Hollywood‘da tanındı ve ardından illk önemli filmi “Path’s of Glory“(1957) adlı filmi yönetti. Bu filmde beraber çalıştığı Kirk Dougles ile daha sonra “Spartacus” (1960)’da da birlikte çalıştı. Ancak Spartacus’un çekimleri sırasında zorluklarla karşılaşıyordu. Yapım şirketi Kubrick’in fikirlerini çok uç noktalarda buluyordu.
Bu şeklide çalışamayacağını anlayan Kubrick görüntü yönetmeni Russel Metty ile anlaşarak hiçbir şeye karışmamasını ve herşeyi ona bırakmasını istedi. Bu filmde kullandığı teknikler ile gelecekteki tarzını belirlemiş oldu.
1961 yılına gelindiğinde “One-Eyed Jacks” adlı yeni projesinde Marlon Brando ile anlaşmazlıklar yaşayınca filmi yarıda bıraktı. Bu sırada ikinci evliliği de son bulmuştu.
İdealistik filmlerini çekebilmek amacıyla İngiltere‘ye gitti ve burada ile birlikte “Lolita” (1962) adlı filmi çekti. Bu filmden hemen sonra konusu karamizah olan ilk ve tek filmi “Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb” (1964) adlı filmi yönetti.
Bu film onun için büyük bir riskti çünkü filmin konusu olan nükleer bomba, komedi unsuru olmaktan çok uzaktı. Başta senaryoyu hazırlarken daha dram içerikli olmasına karşın, çekim esnasında yeni fikirler geliştirerek filme değişik bir boyut kattı.
Bu ülkede bulduğu finansal ve tekniksel rahatlık onu yeni arayışlara yöneltti. Deneysel olarak birkaç proje üretti. 1968 yılında Artur C. Clarke‘ın ünlü eseri “2001: A Space Odyssey” (1968)’i sinemaya uyarladı. Filmde en çok sevdiği müzik eseri olarak belittiği Strauss‘un “Thus Spoke Zaratustra” adlı eserini kullandı. Bu film ile bilim-kurgu sinemasının yolunu açtı.
Ardından “A Clockwork Orange” (1971) ve “Barry Lyndon” (1975) adlı filmleri geldi. Barry Lydon’ı çekerken setteki sert mizacı ve oyunculara ara verdirmeden uzun çekimler yapması efsanevi zor yönetmen sıfatını almasına neden oldu.
Bu filmlerden sonra korku filmlerinin popüler olmasıyla Stephan King’in ünlü romanı “The Shining” (1980)’i sinemaya uyarladı. Filmin setindeki sert davranışları birçok oyuncunun ve çalışanın sıkıntılı anlar yaşamasına neden oldu. Stephan King bu uyarlamayı beğenmediğini belirtti. Ancak kullandığı ayna tekniği ile korku sinemasına değişik bir boyut katarak filmin bir kült olmasını sağladı.
7 yıl uzun bir aradan sonra 1987 yılında “Full Metal Jacket“(1987) ile sinamaya dönüş yaptı. Bu uzun dönemde evlenmiş ve çocuk sahibi olmuştu. 1990 yılında Brian Aldiss ile birlikte “AI: Artificial Intelligence” adlı bir film projesine başladı. Ancak projenin çok yavaş ilerlemesi ve teknolojinin yetersizliği yüzünden bu projeyi erteledi.
“AI : Artifical Intelligence” adlı proje sürerken bir yandan da hayalini kurduğu “Eyes Wide Shut” (1999)’ın fikirleri ortaya çıktı. Bu filmde evli iki oyuncu olan Tom Cruse ve Nikole Kidman ile çalıştı. Filmin hazırlık aşaması uzun ve sancılı geçti. Bu filmde mutlak mükemmellik peşindeydi. Filmin gösterime girmesinden kısa bir süre sonra 7 Mart 1999 tarihinde uykusunda vefat etti.
Psikolojiye ve edebiyata meraklı olan Kubrick geriye 48 yılda çekilmiş 16 adet film bıraktı. Filmlerinde kullandığı simgesellik ve deneysel bakış açısıyla günümüzdeki birçok yönetmene ilham vermiştir.

Ödülleri

  • 1968: OSCAR: En İyi Özel Effektler, 2001: A Space Odyssey
  • 1999: Directors Guild of Great Britain: Posthumous Yaşamboyu Başarı Ödülü
  • 1997: Venice Film Festivali: Altın Aslan, Career Achievement
  • 1997: Directors Guild of America: D.W. Griffith Ödülü
  • 1975: BAFTA: En İyi Yönetmen, Barry Lyndon
  • 1975: National Board of Review: En İyi Yönetmen, Barry Lyndon; tied with Robert Altman, Nashville
  • 1971: New York Film Eleştirmenleri Circle: En İyi Yönetmen, A Clockwork Orange
  • 1971: New York Film Eleştirmenleri Circle: En İyi Film, A Clockwork Orange
  • 1964: BAFTA: United Nations Ödülü, Dr. Strangelove
  • 1964: BAFTA: En İyi İngiliz Filmi, Dr. Strangelove
  • 1964: BAFTA: En İyi Film, Dr. Strangelove
  • 1964: Bodil Festivali: En İyi Amerikan Filmi, Dr. Strangelove
  • 1964: Writers Guild of America: En İyi-Yazılmış Amerikan Komedisi, Dr. Strangelove, shared award
  • 1964: New York Film Eleştirmenleri Circle: En İyi Yönetmen, Dr. Strangelove
  • 1959: Locarno Film Festivali: Golden Sail Ödülü, Killer’s Kiss
https://harbizagon.com/stanley-kubrick/

Yorumlar

Sponsorlu Bağlantı

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk Restoran Ne Zaman ve Nerede Açıldı?

Yaşadığımız yer ister küçük olsun ister büyük, hemen her sokakta restoran bulmak mümkündür. Restoranların yaygın olması, kuşkusuz ki yemek yemenin insanın en temel ihtiyacı olmasından kaynaklanır. Durum böyle olunca, tahmin edebileceğiniz üzere, restorancılığın tarihsel gelişimi oldukça eskiye dayanır.  Peki , ilk restoran hangi tarihte açıldı? Restorancılığın Başlangıcı Yemek kültürü çok gelişmiştir. 1700’lü yıllara kadar restoran kavramı ortaya çıkmamıştır.  İlk modern restoran, 1765-1766 yıllarında Paris’te Boulanger tarafından açılmıştır.  Bu sayede müşterilere seçenekler sunan anlayış ortaya çıkmıştır. O dönemdeki anlayışa göre, restoranın amacı, et suyu bulyonu ve çorbalarla kişileri sağlığına kavuşturmaktı. Adıyla ünlü ilk restoran, 1782’de Paris’te açılmıştır . Grand Toveme de Loundres adıyla açılan bu restoranda, yemek isimleri listelenmiş ve belli saatlerde tek kişilik masalarda servis yapılmıştır. İlk restoranın açılmasından sonra Fransız Devrimi gerçekleştiği için

Elektronik Müziğin Tarihi

Elektronik müzik 19. Yüzyılda birçok Amerikalı ve Avrupa mucitlerin, girişimcilerin çalışmaları sayesinde kendine altyapı hazırlamıştır. Bu altyapı için gerekli olan aygıtlar bahsi geçen kimseler tarafından farklı alanlarda kullanılması için tasarlanmış icatları müzik için yorumlanmış halidir. Elektronik müzik dediğimizde aklımıza ilk gelen tanım elektronik aletlerle yapılan müzik türü şeklinde olacaktır. Bu tanım kesinlikle doğru bir tanım. İlk elektronik müzik 1960 yılında ilk elektronik klavyenin icadıyla hayat bulduğu düşünülmektedir. Borulu elektronik enstrümanlar da elektronik müzik tarihinde yerini aldıktan sonra kullanımları yavaş yavaş artmaya başladı. İlk Elektronik Müzik Enstrümanı İlk olarak icat edildiği düşünülen enstrüman yaklaşık olarak 7 ton büyüklüğünde ve  Telharmonium  adındaydı. Pek yaygınlaşması mümkün olamayacak kadar kaba ve ağır olan bu enstrüman elektronik müzik tarihi içerisinde yerini almıştır. 1897 yılından üretilen bu cihazın  Thaddeus Cahill  adı

Pronoya Nedir?

Pronoya kelimesi okuduğunuzda paronaya kelimesini okuduğunuzu veya kelimenin eş anlamlısı olduğunu düşünmüş olabilirsiniz.  Oysa pronoya , paronoyanın tam tersine karşılık gelen bir kavram.  Her şeyin ve herkesin kendisine zarar verebileceği şüphesi anlamına gelen poronayanın tersi olarak pronoya, her şeyin hatta evrenin bile kendisinin iyiliği için var olduğu sanrısına kapılmak anlamına gelir. Pronoyayı   bir yaşam felsefesi olarak benimseyen insanların paranoyak olmuş olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Pronoya, dini yaklaşımla karşımıza çıkan versiyonuna örnek olarak ‘Takdir-i İlahi’ kavramı verilebilir. Kişi yaşadığı ne olursa olsun tanrısal bir iyilik olduğunu düşünür. Uzak Doğu felsefelerinin temel kavramları olan, “darma, karma, reenkarnasyon” üçlüsü de bir pronoya örneğidir. İnsanın bu dünyada var olma nedeni, tanrısal olana ulaşmaktır. Başımıza gelenlerde Darma’ya bir nebze daha yaklaşmamız içindir. Her ölüm aslında yeni bir doğum ve tanrısal olana ulaşma yolculuğun yeni