Ana içeriğe atla

Sponsorlu Bağlantı

Dinlediğiniz Anda Aklınıza Filmi Getirecek 5 Şarkı

Yönetmenlerin başarılı seçimleri, bu şarkıların hafızalara filmin sahnesiyle birlikte kazınmasını sağladı. Öyle ki, şarkıyı duyunca direkt filmin o sahnesi gözümüzün önüne geliyor.

1Wayne’s World / Queen – Bohemian Rhapsody

Mercury’in hayatının anlatıldığı filmde; Austin Powers rolüyle ünlenmiş olan Mike Myers, “Bohemian Rhapsody” şarkısını beğenmeyen EMI yöneticisi rolünü üstlendi. 1992 yapımı olan Wayne’s World filminde ise arabada arkadaşlarıyla “Bohemian Rhapsody” şarkısını seslendirerek, listelerde 2. sıraya taşınmasını sağladı. 90’lı yıllarda hayli dikkat çeken kasetten çalan bu şarkı, popülerliğini çifte katlamış oldu.

2The Matrix / Rage Against The Machine – Wake Up

Matrix üçlemesindeki ilk filminin bitiminde çalan o efsane sahneye eşlik eden şarkı. İnsanın enerjisini yerine getiren bu şarkıyı nerede duysak gözümüzün önüne o sahneler gelmiyor mu?

3Fight Club / Pixies – Where Is My Mind

Fight Clup’in kapanış şarkısı, fondaki “oooh” sesleri ile dinleyene adeta boyut atlatıyor ve filmin tüm derinliklerine bir anda girmenizi sağlıyor.

4Titanic / Céline Dion – My Heart Will Go On

Hepimizin aşina olduğu bu romantik filmin romantik şarkısı da hafızalara kazınmış durumda. Yasak ve özgürlük hislerinin çakıştığı noktada giren şarkı ve sahnelerin uyumu, etkisini ikiye katlayarak seyirciye ulaşıyor. İşte efsane olmuş film ve klasikleşmiş şarkısı da dinleyeni filme götürmekte hiç gecikmiyor.

5Leon / Sting – Shape Of My Heart

Leon’un son sahnesinde karşımıza çıkan şarkı, yine filme nokta atışı bir şekilde vuruşunu yapıyor. Mathilda’nın hüznü, heyecanı, teslimiyeti bu şarkıyla birleşince yeniden bir hikâyeye dönüşebiliyor. Hem hüzünlendirip hem de aşırı gaz verme gibi bir durumu olan bu şarkı, Leon’dan ayrı düşünemeyeceğimiz bir yapım.

Yorumlar

Sponsorlu Bağlantı

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk Restoran Ne Zaman ve Nerede Açıldı?

Yaşadığımız yer ister küçük olsun ister büyük, hemen her sokakta restoran bulmak mümkündür. Restoranların yaygın olması, kuşkusuz ki yemek yemenin insanın en temel ihtiyacı olmasından kaynaklanır. Durum böyle olunca, tahmin edebileceğiniz üzere, restorancılığın tarihsel gelişimi oldukça eskiye dayanır.  Peki , ilk restoran hangi tarihte açıldı? Restorancılığın Başlangıcı Yemek kültürü çok gelişmiştir. 1700’lü yıllara kadar restoran kavramı ortaya çıkmamıştır.  İlk modern restoran, 1765-1766 yıllarında Paris’te Boulanger tarafından açılmıştır.  Bu sayede müşterilere seçenekler sunan anlayış ortaya çıkmıştır. O dönemdeki anlayışa göre, restoranın amacı, et suyu bulyonu ve çorbalarla kişileri sağlığına kavuşturmaktı. Adıyla ünlü ilk restoran, 1782’de Paris’te açılmıştır . Grand Toveme de Loundres adıyla açılan bu restoranda, yemek isimleri listelenmiş ve belli saatlerde tek kişilik masalarda servis yapılmıştır. İlk restoranın açılmasından sonra Fransız Devrimi gerçekleştiği için

Elektronik Müziğin Tarihi

Elektronik müzik 19. Yüzyılda birçok Amerikalı ve Avrupa mucitlerin, girişimcilerin çalışmaları sayesinde kendine altyapı hazırlamıştır. Bu altyapı için gerekli olan aygıtlar bahsi geçen kimseler tarafından farklı alanlarda kullanılması için tasarlanmış icatları müzik için yorumlanmış halidir. Elektronik müzik dediğimizde aklımıza ilk gelen tanım elektronik aletlerle yapılan müzik türü şeklinde olacaktır. Bu tanım kesinlikle doğru bir tanım. İlk elektronik müzik 1960 yılında ilk elektronik klavyenin icadıyla hayat bulduğu düşünülmektedir. Borulu elektronik enstrümanlar da elektronik müzik tarihinde yerini aldıktan sonra kullanımları yavaş yavaş artmaya başladı. İlk Elektronik Müzik Enstrümanı İlk olarak icat edildiği düşünülen enstrüman yaklaşık olarak 7 ton büyüklüğünde ve  Telharmonium  adındaydı. Pek yaygınlaşması mümkün olamayacak kadar kaba ve ağır olan bu enstrüman elektronik müzik tarihi içerisinde yerini almıştır. 1897 yılından üretilen bu cihazın  Thaddeus Cahill  adı

Pronoya Nedir?

Pronoya kelimesi okuduğunuzda paronaya kelimesini okuduğunuzu veya kelimenin eş anlamlısı olduğunu düşünmüş olabilirsiniz.  Oysa pronoya , paronoyanın tam tersine karşılık gelen bir kavram.  Her şeyin ve herkesin kendisine zarar verebileceği şüphesi anlamına gelen poronayanın tersi olarak pronoya, her şeyin hatta evrenin bile kendisinin iyiliği için var olduğu sanrısına kapılmak anlamına gelir. Pronoyayı   bir yaşam felsefesi olarak benimseyen insanların paranoyak olmuş olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Pronoya, dini yaklaşımla karşımıza çıkan versiyonuna örnek olarak ‘Takdir-i İlahi’ kavramı verilebilir. Kişi yaşadığı ne olursa olsun tanrısal bir iyilik olduğunu düşünür. Uzak Doğu felsefelerinin temel kavramları olan, “darma, karma, reenkarnasyon” üçlüsü de bir pronoya örneğidir. İnsanın bu dünyada var olma nedeni, tanrısal olana ulaşmaktır. Başımıza gelenlerde Darma’ya bir nebze daha yaklaşmamız içindir. Her ölüm aslında yeni bir doğum ve tanrısal olana ulaşma yolculuğun yeni