Ana içeriğe atla

Sponsorlu Bağlantı

Marco Polo

Marco Polo, 12 Eylül 1254 tarihinde İtalyaVenedik‘de tüccar bir ailenin oğlu olarak doğmuştur. Tüccar Niccolo Polo’nun oğludur. Annesinin adı Nicole Anna Defuseh’dır. Marco Polo’nun doğduğu Venedik şehri, o dönemlerde Akdeniz Bölgesinin ticaret merkezi olarak sayılıyordu ve bu nedenle ailesi varlıklı idi.
Ailesi tarafından iyi bir eğitim alması sağlanan Marco klasik yazar eğitimi almıştı ve İtalyancasının yanında Fransızca diline hâkimdi. Aynı zamanda tarihe ve coğrafyaya olan merakı sayesinde bu konularda kendini geliştirmişti. Çocukluğunda, Karadeniz ve Akdeniz’deki ticaret merkezlerine uğrayan babasıyla yolculuk yaptı.
Marco Polo, henüz altı yaşındayken, babası Niccolo ve amcası Maffeo Marco’yu Venedik’de bırakarak ticaret için Çin‘e gittiler. Döndüklerinde Marco Polo 15 yaşına gelmişti. Bu ilk seyahatlerinde Kubilay Han, kendilerine altın bir tablet sunmuştu. Bu altın tablet adeta VIP pasaport anlamı taşıyordu ve yemek, at, rehber veya konaklama yeri gibi ihtiyaçlarına kolayca ulaşmalarına olanak sağlıyordu.

17 Yaşında Pekin’e Gitti

Babası ile amcasını, Papa IX. Gregorius Moğol İmparatorluğunun kağanı, aynı zamanda Çin’deki Yuan Hanedanlığı’nın kurucusu ve ilk imparatoru olan Kubilay Han‘a 1271 yılında mektup göndermekle görevlendirince daha 17 yaşında olan Marco Polo da onlarla birlikte (Hanbalık) Pekin‘e gitti.
Bu yolculukta Çin’e varış 2,5 yıl sürerken Anadolu’yu, Mezopotamya’yı, İran’ı, Taklamakan Çölünün güneyinden Türkistan‘ı, Pamir Dağları’nı ve Afganistan‘ı, Gobi Çölü’nü ve Çin’i dolaştı. Seyahatlerini o dönem tüccarların genel güzergâhı olan ipek yolu üzerinden yaptılar. Marco yolculuk boyunca gördüğü yerleri ve etkisinde kaldığı şeyleri sürekli not aldı.

17 Yıl Doğu Ülkelerini Dolaştı

Moğolistan yakınlarında bir yıl kadar kaldılar ve bu sayede buradaki insanların hayatları ve yaşam tarzı hakkında fikir sahibi oldular. Pekin’e vardıklarında Kubilay Han’ın görevlendirmesiyle 17 yıl Doğu ülkelerini dolaştı. Marco Polo’dan çok etkilenen Kubilay Han onu özel elçisi yaptı ve çeşitli görevlerle Çin’in çeşitli uzak bölgelerine yolladı. Marco bu dönemde dört dil öğrendi.
Marco Polo Kimdir
1292 yılında bu sefer de yine babası ve amcası ile beraber İran Şahı ile evlenecek bir prensesi İran’a götürmekle görevlendirildi. Çin’den deniz yolu ile 14 gemi ve 600 kişiyle yola çıktılar. Bengal kıyılarından sonra Hindistan yarım adasını dolaştılar.
18 ay süren yolculuktan sonra Hürmüz limanına vardıklarında geriye sadece 20 kişi kalmıştı. İran sarayında bir yıla yakın süre kaldıktan sonra, Trabzon ve İstanbul‘dan üzerinden kara yolu ile Venedik‘e döndüler.
Venedik’e döndüğünde yıl 1295 olmuştu ve 41 yaşındaki Marco Polo, ticaret hayatına atıldı. 1298 yılında Cuzzolo savaşından sonra Ceneviz‘liler’e esir düştü. Cezaevinde kaldığı süre içinde, arkadaşı Rusticheollo do Pisa’ya yolculuk anılarını yazdırdı.
Bunun neticesinde Marco ilk kitabı olan “Marco Polo’nun Seyahatleri” isimli kitabı yazıldı. Kitap kısa zaman içerisinde Avrupa’da çok popüler oldu. Öykülerinin gerçek olamayacak kadar çılgınca bulanlar çoğunlukta olsa da, en çok satan kitap oldu.
Marco Polo, 1299 yılında serbest bırakılarak Venedik’e geri döndü ve 1300 yılında Donata Badoer ile evlendi. Bellela, Fantina, Moretta adlarında üç çocuğu oldu.
Marco Polo, 8 Ocak 1324 tarihinde Venedik‘de 70 yaşında öldü. Ölüm döşeğindeyken ünlü olan son cümlesini söyledi:
Marco Polo’nun Seyahatleri kitabında yazılanlar çoğu kişiye uçuk hatta inanılması güç gelse de, yüzyıllar boyunca, Asya kültürü hakkında hiçbir fikri olmayan Avrupalılara, bu kültür hakkında önemli bilgiler aktarmıştır. Kitabında verdiği bilgiler, XV. yy’dan sonra yapılan deniz yolculuklarında kullanılmış, kömür, barut, pusula ve matbaa da, Batı ülkelerine Marco Polo tarafından tanıtılmıştır.
Kendisi hayattayken uçuk gelen birçok hikaye ve mekan, ölümünden sonra doğrulanmıştır. Her ne kadar Marco Çince konuşamasa ve Çin kültürüne ait olan Çin Setti, çay ve hattatlık gibi konulardan hiç bahsetmemiş olmasına rağmen, uzmanlar bunun 13. Yüzyıldaki savaşlar esnasında yazıldığından kaynaklandığını düşünmektedir.
Bununla birlikte, o dönemki coğrafyacılar Marco’ya pek itibar etmese de, verdiği bilgilerin bazıları 14. Yüzyılda harita oluşturmak için kullanılmıştır. Tarihe, Asya ötesi yolculuk rotasını ilk kaydeden ve yolculuğu ne kadar uzun süreceğine ait hesaplama için bir sistem oluşturan ilk kişi olarak geçmiştir. Bu başarıları sayesinde modern coğrafya bilimine öncülük etmiştir.

Yorumlar

Sponsorlu Bağlantı

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk Restoran Ne Zaman ve Nerede Açıldı?

Yaşadığımız yer ister küçük olsun ister büyük, hemen her sokakta restoran bulmak mümkündür. Restoranların yaygın olması, kuşkusuz ki yemek yemenin insanın en temel ihtiyacı olmasından kaynaklanır. Durum böyle olunca, tahmin edebileceğiniz üzere, restorancılığın tarihsel gelişimi oldukça eskiye dayanır.  Peki , ilk restoran hangi tarihte açıldı? Restorancılığın Başlangıcı Yemek kültürü çok gelişmiştir. 1700’lü yıllara kadar restoran kavramı ortaya çıkmamıştır.  İlk modern restoran, 1765-1766 yıllarında Paris’te Boulanger tarafından açılmıştır.  Bu sayede müşterilere seçenekler sunan anlayış ortaya çıkmıştır. O dönemdeki anlayışa göre, restoranın amacı, et suyu bulyonu ve çorbalarla kişileri sağlığına kavuşturmaktı. Adıyla ünlü ilk restoran, 1782’de Paris’te açılmıştır . Grand Toveme de Loundres adıyla açılan bu restoranda, yemek isimleri listelenmiş ve belli saatlerde tek kişilik masalarda servis yapılmıştır. İlk restoranın açılmasından sonra Fransız Devrimi gerçekleştiği için

Elektronik Müziğin Tarihi

Elektronik müzik 19. Yüzyılda birçok Amerikalı ve Avrupa mucitlerin, girişimcilerin çalışmaları sayesinde kendine altyapı hazırlamıştır. Bu altyapı için gerekli olan aygıtlar bahsi geçen kimseler tarafından farklı alanlarda kullanılması için tasarlanmış icatları müzik için yorumlanmış halidir. Elektronik müzik dediğimizde aklımıza ilk gelen tanım elektronik aletlerle yapılan müzik türü şeklinde olacaktır. Bu tanım kesinlikle doğru bir tanım. İlk elektronik müzik 1960 yılında ilk elektronik klavyenin icadıyla hayat bulduğu düşünülmektedir. Borulu elektronik enstrümanlar da elektronik müzik tarihinde yerini aldıktan sonra kullanımları yavaş yavaş artmaya başladı. İlk Elektronik Müzik Enstrümanı İlk olarak icat edildiği düşünülen enstrüman yaklaşık olarak 7 ton büyüklüğünde ve  Telharmonium  adındaydı. Pek yaygınlaşması mümkün olamayacak kadar kaba ve ağır olan bu enstrüman elektronik müzik tarihi içerisinde yerini almıştır. 1897 yılından üretilen bu cihazın  Thaddeus Cahill  adı

Pronoya Nedir?

Pronoya kelimesi okuduğunuzda paronaya kelimesini okuduğunuzu veya kelimenin eş anlamlısı olduğunu düşünmüş olabilirsiniz.  Oysa pronoya , paronoyanın tam tersine karşılık gelen bir kavram.  Her şeyin ve herkesin kendisine zarar verebileceği şüphesi anlamına gelen poronayanın tersi olarak pronoya, her şeyin hatta evrenin bile kendisinin iyiliği için var olduğu sanrısına kapılmak anlamına gelir. Pronoyayı   bir yaşam felsefesi olarak benimseyen insanların paranoyak olmuş olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Pronoya, dini yaklaşımla karşımıza çıkan versiyonuna örnek olarak ‘Takdir-i İlahi’ kavramı verilebilir. Kişi yaşadığı ne olursa olsun tanrısal bir iyilik olduğunu düşünür. Uzak Doğu felsefelerinin temel kavramları olan, “darma, karma, reenkarnasyon” üçlüsü de bir pronoya örneğidir. İnsanın bu dünyada var olma nedeni, tanrısal olana ulaşmaktır. Başımıza gelenlerde Darma’ya bir nebze daha yaklaşmamız içindir. Her ölüm aslında yeni bir doğum ve tanrısal olana ulaşma yolculuğun yeni