Ana içeriğe atla

Sponsorlu Bağlantı

En Çok Oscar Ödülü Alan Filmler

Çeşitli dallarda Oscar ödüllerini toplayan filmlere göz atıyoruz.

1Titanic (1997)

James Cameron’un yönettiği, başrollerinde Leonardo DiCaprio ve Kate Winslet’ın yer aldığı gişe rekortmeni film Titanic, 1998 Oscar Ödül Töreni’nde 14 dalda aday oldu ve En İyi Film ve En İyi Yönetmen ödülleri de dâhil olmak üzere ödüllerin 11’ini kazandı.

2The Lord of the Rings: The Return of the King (2003)

The Lord of the Rings
Fantastik sevenlerin baş tacı olan The Lord of the Rings serisinin üçüncü filmi The Return of the King En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo da dâhil olmak üzere toplam 11 dalda Oscar ödülüne layık görüldü.

3Ben-Hur (1959)

Hristiyanlığın hikâyesini anlatan film Ben Hur, 1960 Oscar Ödülleri’nde 12 dalda aday olmuş ve 11 ödülü kazanmıştır. William Wyler’ın yönettiği film aynı zamanda sinema tarihinin en yüksek bütçeli yapımları arasında sayılıyor. Ben-Hur filminin 4 dalda da Altın Küre ödülü bulunuyor.

4West Side Story (Batı Yakası Hikayesi) (1961)

West Side Story
Jerome Robbins ve Robert Wise’ın yönettiği West Side Story, 1961 Oscar Ödülleri’nde 11 dalda ödüle aday gösterilmiş ve 10 dalda ödül kazanmıştır. Müzikal kategorisinde Altın Küre ödülü de bulunan film, gelmiş geçmiş en iyi müzikaller arasında sayılıyor.

5The English Patient (İngiliz Hasta) (1996)

İngiliz Hasta
Anthony Minghella’nın yönettiği dram, 12 dalda Oscar’a aday gösterildi ve ödüllerin 9’unu topladı. 1997 yılındaki Altın Küre Ödülleri’nde de En İyi Film ödülünü alan yapım, Michael Ondaatje’nin aynı adlı romanından uyarlanmıştı.

6Gigi (1958)

Gigi
Vincente Minnelli’nin yönettiği müzikal Gigi, En İyi Film ve En İyi Yönetmen de dâhil olmak üzere 9 dalda Oscar kazandı.

Yorumlar

Sponsorlu Bağlantı

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk Restoran Ne Zaman ve Nerede Açıldı?

Yaşadığımız yer ister küçük olsun ister büyük, hemen her sokakta restoran bulmak mümkündür. Restoranların yaygın olması, kuşkusuz ki yemek yemenin insanın en temel ihtiyacı olmasından kaynaklanır. Durum böyle olunca, tahmin edebileceğiniz üzere, restorancılığın tarihsel gelişimi oldukça eskiye dayanır.  Peki , ilk restoran hangi tarihte açıldı? Restorancılığın Başlangıcı Yemek kültürü çok gelişmiştir. 1700’lü yıllara kadar restoran kavramı ortaya çıkmamıştır.  İlk modern restoran, 1765-1766 yıllarında Paris’te Boulanger tarafından açılmıştır.  Bu sayede müşterilere seçenekler sunan anlayış ortaya çıkmıştır. O dönemdeki anlayışa göre, restoranın amacı, et suyu bulyonu ve çorbalarla kişileri sağlığına kavuşturmaktı. Adıyla ünlü ilk restoran, 1782’de Paris’te açılmıştır . Grand Toveme de Loundres adıyla açılan bu restoranda, yemek isimleri listelenmiş ve belli saatlerde tek kişilik masalarda servis yapılmıştır. İlk restoranın açılmasından sonra Fransız Devrimi gerçekleştiği için

Elektronik Müziğin Tarihi

Elektronik müzik 19. Yüzyılda birçok Amerikalı ve Avrupa mucitlerin, girişimcilerin çalışmaları sayesinde kendine altyapı hazırlamıştır. Bu altyapı için gerekli olan aygıtlar bahsi geçen kimseler tarafından farklı alanlarda kullanılması için tasarlanmış icatları müzik için yorumlanmış halidir. Elektronik müzik dediğimizde aklımıza ilk gelen tanım elektronik aletlerle yapılan müzik türü şeklinde olacaktır. Bu tanım kesinlikle doğru bir tanım. İlk elektronik müzik 1960 yılında ilk elektronik klavyenin icadıyla hayat bulduğu düşünülmektedir. Borulu elektronik enstrümanlar da elektronik müzik tarihinde yerini aldıktan sonra kullanımları yavaş yavaş artmaya başladı. İlk Elektronik Müzik Enstrümanı İlk olarak icat edildiği düşünülen enstrüman yaklaşık olarak 7 ton büyüklüğünde ve  Telharmonium  adındaydı. Pek yaygınlaşması mümkün olamayacak kadar kaba ve ağır olan bu enstrüman elektronik müzik tarihi içerisinde yerini almıştır. 1897 yılından üretilen bu cihazın  Thaddeus Cahill  adı

Pronoya Nedir?

Pronoya kelimesi okuduğunuzda paronaya kelimesini okuduğunuzu veya kelimenin eş anlamlısı olduğunu düşünmüş olabilirsiniz.  Oysa pronoya , paronoyanın tam tersine karşılık gelen bir kavram.  Her şeyin ve herkesin kendisine zarar verebileceği şüphesi anlamına gelen poronayanın tersi olarak pronoya, her şeyin hatta evrenin bile kendisinin iyiliği için var olduğu sanrısına kapılmak anlamına gelir. Pronoyayı   bir yaşam felsefesi olarak benimseyen insanların paranoyak olmuş olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Pronoya, dini yaklaşımla karşımıza çıkan versiyonuna örnek olarak ‘Takdir-i İlahi’ kavramı verilebilir. Kişi yaşadığı ne olursa olsun tanrısal bir iyilik olduğunu düşünür. Uzak Doğu felsefelerinin temel kavramları olan, “darma, karma, reenkarnasyon” üçlüsü de bir pronoya örneğidir. İnsanın bu dünyada var olma nedeni, tanrısal olana ulaşmaktır. Başımıza gelenlerde Darma’ya bir nebze daha yaklaşmamız içindir. Her ölüm aslında yeni bir doğum ve tanrısal olana ulaşma yolculuğun yeni