Ana içeriğe atla

Sponsorlu Bağlantı

Sosyal Medya Bizi Narsist Yapar Mı?

Sorunun cevabı çok hoşunuza gitmeyebilir. Narsisizm sadece kendini beğenmekle ilgili değildir. Bu, kendinize verdiğiniz önemin aşırı farkında olma ve diğerlerinin hayranlığını kazanma ihtiyacı duyma gibi belirli davranışlar bütünüdür. Sosyal medya da bu duygulardan beslenir.
Instagram selfie’lerinin gerçekliğin doğru bir yansıması olmadığını biliyor olsanız da kendi günlük yaşamınızı başkalarının dikkatle tasarlanmış ve öne çıkarılmış film kareleriyle karşılaştırmak oldukça kolaydır. Bu yüzden kendinizi cezalandırmak da kendinize olan güveninizi yerle bir edebilir.
Psikoterapist Ben Bidwell, “Bu durum bizi, özgüvenimizi beğeni ve yorumlarla artırmanın yollarını aramaya iter,” diyor. “Daha sonrasında biz de kendi filtrelenmiş ve özenle seçilmiş resimlerimizle bu yarışa katılırız.” Her yeni beğeni ya da bildirim bizi onaylanmış kılarak, beynimizde zevk, ödül ve bazen de bağımlılık yapan ya da kompülsif hareketlerle ilişkilendirilen bir kimyasal olan dopamin salgılatır.
Eğer henüz hesaplarınızı kapatmaya hazır değilseniz, telefonunuzu siyah beyaz moduna geçirebilirsiniz. (Telefonunuzda bu özelliğin bulunup bulunmadığını öğrenmek için Google’ı kullanabilirsiniz.) Sosyal medyayı daha zevksiz hale getirmek sizi ona bağlayan ipleri gevşetecektir. Siyah beyaz bir avokadolu tost veya milkshake fotoğrafını beğenmek için iki kez tıklamaya değmez bile. Kullanım zamanınızı hesaplayan uygulamalar da bu süreyi kısaltmanıza yardımcı olabilir.

Yorumlar

Sponsorlu Bağlantı

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk Restoran Ne Zaman ve Nerede Açıldı?

Yaşadığımız yer ister küçük olsun ister büyük, hemen her sokakta restoran bulmak mümkündür. Restoranların yaygın olması, kuşkusuz ki yemek yemenin insanın en temel ihtiyacı olmasından kaynaklanır. Durum böyle olunca, tahmin edebileceğiniz üzere, restorancılığın tarihsel gelişimi oldukça eskiye dayanır.  Peki , ilk restoran hangi tarihte açıldı? Restorancılığın Başlangıcı Yemek kültürü çok gelişmiştir. 1700’lü yıllara kadar restoran kavramı ortaya çıkmamıştır.  İlk modern restoran, 1765-1766 yıllarında Paris’te Boulanger tarafından açılmıştır.  Bu sayede müşterilere seçenekler sunan anlayış ortaya çıkmıştır. O dönemdeki anlayışa göre, restoranın amacı, et suyu bulyonu ve çorbalarla kişileri sağlığına kavuşturmaktı. Adıyla ünlü ilk restoran, 1782’de Paris’te açılmıştır . Grand Toveme de Loundres adıyla açılan bu restoranda, yemek isimleri listelenmiş ve belli saatlerde tek kişilik masalarda servis yapılmıştır. İlk restoranın açılmasından sonra Fransız Devrimi gerçekleştiği için

Elektronik Müziğin Tarihi

Elektronik müzik 19. Yüzyılda birçok Amerikalı ve Avrupa mucitlerin, girişimcilerin çalışmaları sayesinde kendine altyapı hazırlamıştır. Bu altyapı için gerekli olan aygıtlar bahsi geçen kimseler tarafından farklı alanlarda kullanılması için tasarlanmış icatları müzik için yorumlanmış halidir. Elektronik müzik dediğimizde aklımıza ilk gelen tanım elektronik aletlerle yapılan müzik türü şeklinde olacaktır. Bu tanım kesinlikle doğru bir tanım. İlk elektronik müzik 1960 yılında ilk elektronik klavyenin icadıyla hayat bulduğu düşünülmektedir. Borulu elektronik enstrümanlar da elektronik müzik tarihinde yerini aldıktan sonra kullanımları yavaş yavaş artmaya başladı. İlk Elektronik Müzik Enstrümanı İlk olarak icat edildiği düşünülen enstrüman yaklaşık olarak 7 ton büyüklüğünde ve  Telharmonium  adındaydı. Pek yaygınlaşması mümkün olamayacak kadar kaba ve ağır olan bu enstrüman elektronik müzik tarihi içerisinde yerini almıştır. 1897 yılından üretilen bu cihazın  Thaddeus Cahill  adı

Pronoya Nedir?

Pronoya kelimesi okuduğunuzda paronaya kelimesini okuduğunuzu veya kelimenin eş anlamlısı olduğunu düşünmüş olabilirsiniz.  Oysa pronoya , paronoyanın tam tersine karşılık gelen bir kavram.  Her şeyin ve herkesin kendisine zarar verebileceği şüphesi anlamına gelen poronayanın tersi olarak pronoya, her şeyin hatta evrenin bile kendisinin iyiliği için var olduğu sanrısına kapılmak anlamına gelir. Pronoyayı   bir yaşam felsefesi olarak benimseyen insanların paranoyak olmuş olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Pronoya, dini yaklaşımla karşımıza çıkan versiyonuna örnek olarak ‘Takdir-i İlahi’ kavramı verilebilir. Kişi yaşadığı ne olursa olsun tanrısal bir iyilik olduğunu düşünür. Uzak Doğu felsefelerinin temel kavramları olan, “darma, karma, reenkarnasyon” üçlüsü de bir pronoya örneğidir. İnsanın bu dünyada var olma nedeni, tanrısal olana ulaşmaktır. Başımıza gelenlerde Darma’ya bir nebze daha yaklaşmamız içindir. Her ölüm aslında yeni bir doğum ve tanrısal olana ulaşma yolculuğun yeni