Ana içeriğe atla

Sponsorlu Bağlantı

Dünyanın En Ünlü 5 Festivali

”Dünyanın En Ünlü 5 Festivali” başlığı altında Avrupa’dan Amerika’ya kadar karşımıza çıkan festivalleri inceleyeceğiz. Her yıl yüzlerce festival düzenlenmektedir. Eğer gezi planı veya tatil planı yapıyorsanız ve hangi tarihte gideceğinize karar veremiyorsanız bu yazı size yardımcı olacaktır.
Tatil yapmak sadece otele gidip yatmak olmamalıdır. Gittiğiniz farklı ülkelerin gelenek ve göreneklerini öğrenmelisiniz. Şehrin sokaklarında keyfinizce gezip farklı kültürlere ait yemekler tatmalısınız.
Sizden farklı bir kültür içerisinde yetişmiş insanları tanımalı, onlarla bolca vakit geçirmelisiniz. Bir ülkenin kültürünü tanımanın en iyi yolu da festivallerine katılmaktan geçer. Çünkü bu festivaller içlerinde dini ögeleri, batıl inançları, yüzyıllardır vazgeçemedikleri inanışları temsil eder.
Dünyanın en ünlü beş festivaline göz atacak olursak;

Domates Festivali

Domates Festivali
Hepimizin en aşina olduğu festival bu olsa gerek. İspanya’da 1945 yılından beri Domates Festival’i kutlanmaktadır. 29 Ağustos Çarşamba günü kutlanan festivalde tonlarca domates kullanılır ve insanlar bol bol dans edip şarkı söylerler. Bu festivalin çıkış sebebi sevmedikleri bir belediye başkanını protesto etmektir. Artık, bu durum tamamen eğlenceye dönüştürülmüştür. Fakat festival artık, yapılan israftan dolayı büyük tepki çekmeye başlamıştır.

Buz Festivali

Buz Festivali
Her yıl Çin’de düzenlenen Harbin Buz Festivali, 5 Ocak-25 Şubat tarihleri arasında oluyor. Dünyanın en büyük festivallerinden biri kabul ediliyor ve her yıl bu dönem Çin’e turist akın ediyor. Bu festival kapsamında buzdan ve kardan dev yapılar inşa ediliyor. 1963 yılında başlayan festivalin temelleri, balıkçıların yaktıkları mumların sönmemesi için buzları oyarak içlerine mum yerleştirmesine dayanıyor.

Ölüler Günü Festivali

Oluler Gunu Festivali
İsim olarak en ilginç festival bu olabilir. Aztekler’den kalan bu festival, her yıl 2 Kasım Cuma günü kutlanır. Dünyanın en eğlenceli festivalleri arasında yer alıyor. Meksika’da kutlanan festival, ölüler için yapılıyor. Çünkü bu dönem ölülerin ruhlarının geldiğine ve onlarla iletişim kurulacağına inanılır.

Rio De Janeiro Festivali

Rio De Janeiro Festivali
Hiç kuşkusuz ki dünyanın en ünlü festivalidir. Brezilya en fazla turisti festivalin olduğu dönemde toplamaktadır. ”Büyük Perhiz” öncesi 2 Mart ve 9 Mart arasında düzenlenen festival, bir hafta boyunca dans şovlarıyla gece-gündüz ve renkli kıyafetlerle kutlanır.

Songran Su Festivali

Songran Su Festivali
Tayland’ın en sıcak günlerinde kutlanan festival, dünyanın en eğlenceli festivallerinden biridir. 13 Nisan ve 15 Nisan arasında kutlanan geleneksel yılbaşı kutlamasıdır. İnsanlar ellerine geçen her türlü aletle birbirlerini ıslatarak eğlenirler. İnsanlar suyla beraber temizlenip arınacaklarına inanırlar.
Dünyanın en ünlü 5 festivalini elimden geldiğince sizler için derlemeye çalıştım. Her festivalin kendisine has güzelliği var ve hepsine tek tek gidip o atmosferi solumak gerekiyor. Eğer, yolunuz bir gün bu ülkelerden birine düşerse festivallere uğramayı sakın unutmayın.
 https://harbizagon.com/dunyanin-en-unlu-5-festivali/

Yorumlar

Sponsorlu Bağlantı

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk Restoran Ne Zaman ve Nerede Açıldı?

Yaşadığımız yer ister küçük olsun ister büyük, hemen her sokakta restoran bulmak mümkündür. Restoranların yaygın olması, kuşkusuz ki yemek yemenin insanın en temel ihtiyacı olmasından kaynaklanır. Durum böyle olunca, tahmin edebileceğiniz üzere, restorancılığın tarihsel gelişimi oldukça eskiye dayanır.  Peki , ilk restoran hangi tarihte açıldı? Restorancılığın Başlangıcı Yemek kültürü çok gelişmiştir. 1700’lü yıllara kadar restoran kavramı ortaya çıkmamıştır.  İlk modern restoran, 1765-1766 yıllarında Paris’te Boulanger tarafından açılmıştır.  Bu sayede müşterilere seçenekler sunan anlayış ortaya çıkmıştır. O dönemdeki anlayışa göre, restoranın amacı, et suyu bulyonu ve çorbalarla kişileri sağlığına kavuşturmaktı. Adıyla ünlü ilk restoran, 1782’de Paris’te açılmıştır . Grand Toveme de Loundres adıyla açılan bu restoranda, yemek isimleri listelenmiş ve belli saatlerde tek kişilik masalarda servis yapılmıştır. İlk restoranın açılmasından sonra Fransız Devrimi gerçekleştiği için

Elektronik Müziğin Tarihi

Elektronik müzik 19. Yüzyılda birçok Amerikalı ve Avrupa mucitlerin, girişimcilerin çalışmaları sayesinde kendine altyapı hazırlamıştır. Bu altyapı için gerekli olan aygıtlar bahsi geçen kimseler tarafından farklı alanlarda kullanılması için tasarlanmış icatları müzik için yorumlanmış halidir. Elektronik müzik dediğimizde aklımıza ilk gelen tanım elektronik aletlerle yapılan müzik türü şeklinde olacaktır. Bu tanım kesinlikle doğru bir tanım. İlk elektronik müzik 1960 yılında ilk elektronik klavyenin icadıyla hayat bulduğu düşünülmektedir. Borulu elektronik enstrümanlar da elektronik müzik tarihinde yerini aldıktan sonra kullanımları yavaş yavaş artmaya başladı. İlk Elektronik Müzik Enstrümanı İlk olarak icat edildiği düşünülen enstrüman yaklaşık olarak 7 ton büyüklüğünde ve  Telharmonium  adındaydı. Pek yaygınlaşması mümkün olamayacak kadar kaba ve ağır olan bu enstrüman elektronik müzik tarihi içerisinde yerini almıştır. 1897 yılından üretilen bu cihazın  Thaddeus Cahill  adı

Pronoya Nedir?

Pronoya kelimesi okuduğunuzda paronaya kelimesini okuduğunuzu veya kelimenin eş anlamlısı olduğunu düşünmüş olabilirsiniz.  Oysa pronoya , paronoyanın tam tersine karşılık gelen bir kavram.  Her şeyin ve herkesin kendisine zarar verebileceği şüphesi anlamına gelen poronayanın tersi olarak pronoya, her şeyin hatta evrenin bile kendisinin iyiliği için var olduğu sanrısına kapılmak anlamına gelir. Pronoyayı   bir yaşam felsefesi olarak benimseyen insanların paranoyak olmuş olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Pronoya, dini yaklaşımla karşımıza çıkan versiyonuna örnek olarak ‘Takdir-i İlahi’ kavramı verilebilir. Kişi yaşadığı ne olursa olsun tanrısal bir iyilik olduğunu düşünür. Uzak Doğu felsefelerinin temel kavramları olan, “darma, karma, reenkarnasyon” üçlüsü de bir pronoya örneğidir. İnsanın bu dünyada var olma nedeni, tanrısal olana ulaşmaktır. Başımıza gelenlerde Darma’ya bir nebze daha yaklaşmamız içindir. Her ölüm aslında yeni bir doğum ve tanrısal olana ulaşma yolculuğun yeni