Ana içeriğe atla

Sponsorlu Bağlantı

En Çok Ziyaret Edilen Müzeler

Sanat ve bilime ilgi duyanların en çok keyif aldıkları aktivitelerden biri şüphesiz müze ziyaretleridir. Gerek ülkemizde gerek dünyadaki diğer ülkelerde, kültürel ya da tarihsel değeri yansıtan eserlerin sergilendiği çok sayıda müze vardır. İşte en çok ziyaret edilen müzeler listemizde.

Çin Ulusal Müzesi

Çin’in sanat ve tarihi hakkında bilgiler veren Çin Ulusal Müzesi, Çin’in başkenti Pekin’de bulunmaktadır. 1959 yılında inşa edilen müze, dünyanın en büyük müzeleri arasında yer almaktadır.
1 milyon 200 bin eser barındıran müzede; 48 adet büyük sergi salonu, bir tiyatro, bir konferans salonu ve bir yayın stüdyosu ve daha pek çok alan bulunmaktadır. Çin Ulusal Müzesi, dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi unvanına sahiptir.

Ulusal Hava ve Uzay Müzesi

Amerika’nın başkenti Washington DC’de bulunan Smithsonian Enstitüsüne bağlı müzelerden Ulusal Hava ve Uzay Müzesi, dünyanın en büyük hava aracı ve uzay aracı koleksiyonuna sahiptir.
Her yıl yaklaşık 8.5 milyon kişinin ziyaret ettiği müze;  gün boyu gösterim yapan IMAX film stüdyosu, 1984’ten 2011’e kadar dünya için uzayda çalışan Discovery uzay mekiği, Apollo 11’in kumanda modülü ve ay taşı ile uzay deneyimi yaşatıyor. Capitol Binası yakınında yer alan bu nefes kesici müze, 1976 yılında açılmıştır.

Paris Louvre Müzesi

Fransa’nın başkenti Paris’te, Louvre Sarayı’na kurulmuş olan Paris Lauvre Müzesi, dünyanın en büyük sanat müzesi unvanına sahiptir.
Müze, 73 bin metrekare (10 futbol sahası kadar) alan üzerindedir ve hepsi ziyaretçilere açık olmasa da toplamda 35 binden fazla esere sahiptir.
Müzenin en popüler eserleri; Da Vinci’nin Mona Lisa’sı, Michelangelo’nun İki Köle isimli heykeli, Ortaçağ Hendeği kalıntıları, Marly Atları heykelleri, Jan Vermeer’in Dantelci Kız adlı tablosu ve Gericault’un Medusa’nın Salı isimli tablosudur.
Müzenin sahip olduğu eserlerin maddi ve manevi değerleri, her yıl 10 milyona yakın turistin burayı ziyaret etmesini sağlamaktadır. Ayrıca 30 hektarlık bir alana yayılmış Carousel Bahçeleri, UNESCO koruması altındadır.

Ulusal Tarih Müzesi “National Museum of Natural History”

ABD’nin Washington eyaletinde faaliyet gösteren ve Smithsonian Enstitüsü tarafından yönetilen National Museum of Natural History, dünyanın en çok ziyaret edilen doğal tarih müzesi olma özelliği taşır.
Müzedeki, 126 milyon parçadan oluşan koleksiyonun en göze çarpan kısımları, T-Rex’in bir iskeletinin de dahil olduğu tüm meteorları ve fosilleridir. Müzede belli zamanlarda yapılan doğa filmi gösterileri, 7’den 70’e herkese keyifli anlar yaşatmaktadır.

Büyükşehir Sanat Müzesi “Metropolitan Museum of Art”

Dünyanın en büyük ve en önemli sanat müzelerinden biri de, New York’taki Central Park’ın yanındaki Metropolitan Sanat Müzesi’dir.
The Cloisters adındaki Orta Çağ sanatını barındıran bölümü bünyesinde bulunduran Metropolitan Sanat Müzesi, 1880 yılında açılmıştır. Müzede iki bin Avrupa resim ve heykel sanatı örneği ve antik uygarlıklara ait pek çok obje de yer almaktadır.
Merak edenler için belirtelim. Türkiye’nin en çok ziyaret edilen müzesi, İstanbul’da bulunan Ayasofya Müzesi’dir.

Yorumlar

Sponsorlu Bağlantı

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk Restoran Ne Zaman ve Nerede Açıldı?

Yaşadığımız yer ister küçük olsun ister büyük, hemen her sokakta restoran bulmak mümkündür. Restoranların yaygın olması, kuşkusuz ki yemek yemenin insanın en temel ihtiyacı olmasından kaynaklanır. Durum böyle olunca, tahmin edebileceğiniz üzere, restorancılığın tarihsel gelişimi oldukça eskiye dayanır.  Peki , ilk restoran hangi tarihte açıldı? Restorancılığın Başlangıcı Yemek kültürü çok gelişmiştir. 1700’lü yıllara kadar restoran kavramı ortaya çıkmamıştır.  İlk modern restoran, 1765-1766 yıllarında Paris’te Boulanger tarafından açılmıştır.  Bu sayede müşterilere seçenekler sunan anlayış ortaya çıkmıştır. O dönemdeki anlayışa göre, restoranın amacı, et suyu bulyonu ve çorbalarla kişileri sağlığına kavuşturmaktı. Adıyla ünlü ilk restoran, 1782’de Paris’te açılmıştır . Grand Toveme de Loundres adıyla açılan bu restoranda, yemek isimleri listelenmiş ve belli saatlerde tek kişilik masalarda servis yapılmıştır. İlk restoranın açılmasından sonra Fransız Devrimi gerçekleştiği için

Elektronik Müziğin Tarihi

Elektronik müzik 19. Yüzyılda birçok Amerikalı ve Avrupa mucitlerin, girişimcilerin çalışmaları sayesinde kendine altyapı hazırlamıştır. Bu altyapı için gerekli olan aygıtlar bahsi geçen kimseler tarafından farklı alanlarda kullanılması için tasarlanmış icatları müzik için yorumlanmış halidir. Elektronik müzik dediğimizde aklımıza ilk gelen tanım elektronik aletlerle yapılan müzik türü şeklinde olacaktır. Bu tanım kesinlikle doğru bir tanım. İlk elektronik müzik 1960 yılında ilk elektronik klavyenin icadıyla hayat bulduğu düşünülmektedir. Borulu elektronik enstrümanlar da elektronik müzik tarihinde yerini aldıktan sonra kullanımları yavaş yavaş artmaya başladı. İlk Elektronik Müzik Enstrümanı İlk olarak icat edildiği düşünülen enstrüman yaklaşık olarak 7 ton büyüklüğünde ve  Telharmonium  adındaydı. Pek yaygınlaşması mümkün olamayacak kadar kaba ve ağır olan bu enstrüman elektronik müzik tarihi içerisinde yerini almıştır. 1897 yılından üretilen bu cihazın  Thaddeus Cahill  adı

Pronoya Nedir?

Pronoya kelimesi okuduğunuzda paronaya kelimesini okuduğunuzu veya kelimenin eş anlamlısı olduğunu düşünmüş olabilirsiniz.  Oysa pronoya , paronoyanın tam tersine karşılık gelen bir kavram.  Her şeyin ve herkesin kendisine zarar verebileceği şüphesi anlamına gelen poronayanın tersi olarak pronoya, her şeyin hatta evrenin bile kendisinin iyiliği için var olduğu sanrısına kapılmak anlamına gelir. Pronoyayı   bir yaşam felsefesi olarak benimseyen insanların paranoyak olmuş olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Pronoya, dini yaklaşımla karşımıza çıkan versiyonuna örnek olarak ‘Takdir-i İlahi’ kavramı verilebilir. Kişi yaşadığı ne olursa olsun tanrısal bir iyilik olduğunu düşünür. Uzak Doğu felsefelerinin temel kavramları olan, “darma, karma, reenkarnasyon” üçlüsü de bir pronoya örneğidir. İnsanın bu dünyada var olma nedeni, tanrısal olana ulaşmaktır. Başımıza gelenlerde Darma’ya bir nebze daha yaklaşmamız içindir. Her ölüm aslında yeni bir doğum ve tanrısal olana ulaşma yolculuğun yeni