Ana içeriğe atla

Sponsorlu Bağlantı

Dünyada Gezilmesi Gereken Yerler

Sizler için dünyada gezilmesi gereken yerleri sıraladık. Sıralamada birbirinden ilginç birçok kişinin duymadığı yerler de var. İşte sizler için seçtiğimiz, mutlaka gezilmesi gereken yerler.

Venedik – İtalya

Venedik İtalya
Öncelikle Venedik‘i bu listeye eklememek ayıp olur. Resmedilmeye değer kanalları ve görkemli büyük kiliselerinden tutunda rengarenk evleri ve samimi şarap barlarına kadar her şeyine bayılacağınız böyle bir şehri dünya üzerinde hiçbir yerde bulamazsınız.

Sevilla – İspanya

Sevilla İspanya
Sevilla, İspanya’nın baş tacıdır. Ziyaret eden kişiler şehrin portakal çiçekleriyle kaplı dar sokaklarında dolaşmaktan, Moorish kalesini gezmekten ve İspanyol mezelerini tatmaktan büyük zevk almaktadırlar.

New York – ABD

Newyork ABD
New York‘un “Dünya’nın Merkezi” olarak anılmasına şaşırmamak gerekir. Dünyanın başka hiçbir yerinde bu kadar çeşitli sanatı, kültürü, zengin mutfağı ve ticari faaliyeti bulamazsınız.

Lhasa – Çin

Lhasa Cin
Tibet Budizmi’nin ruhani merkezi olan LhasaHimalayalar‘ın sarp kayalıkları arasında bulunan tütsü kokulu manastırları ve saraylarıyla dünyanın en unutulmayacak yerleri arasındadır.

Rio de Janeiro – Brezilya

Rio De Janeiro Brezilya
Dünyanın en ünlü karnavalına ev sahipliği yapan bu şehri ve siluetini hepimiz az çok biliyoruz. 5 duyu organımızın her birine tek tek hitap eden bu şehir dünyanın en ünlü plajlarından ikisine ev sahipliği yapmaktadır.

Londra – İngiltere

Londra İngiltere
Saygın müzeleri, ünlü sokak pazarları ve kalabalık finans merkezi ile Londra’nın dünyanın en çok ziyaret edilen şehri olmasına şaşırmamak lazım. Peki, siz neyi bekliyorsunuz? Londra sizi bekliyor…

Marakeş – Fas

Marakes Fas
Marakeş şehrine gitmek size bambaşka bir deneyim kazandıracaktır: Sonsuz labirent gibi koridorlardan oluşan çarşılar, çarpıcı bir mimari ve tabii ki her köşede karşınıza çıkan “Tajin“.
Görseller: gezimanya.com

Yorumlar

Sponsorlu Bağlantı

Bu blogdaki popüler yayınlar

İlk Restoran Ne Zaman ve Nerede Açıldı?

Yaşadığımız yer ister küçük olsun ister büyük, hemen her sokakta restoran bulmak mümkündür. Restoranların yaygın olması, kuşkusuz ki yemek yemenin insanın en temel ihtiyacı olmasından kaynaklanır. Durum böyle olunca, tahmin edebileceğiniz üzere, restorancılığın tarihsel gelişimi oldukça eskiye dayanır.  Peki , ilk restoran hangi tarihte açıldı? Restorancılığın Başlangıcı Yemek kültürü çok gelişmiştir. 1700’lü yıllara kadar restoran kavramı ortaya çıkmamıştır.  İlk modern restoran, 1765-1766 yıllarında Paris’te Boulanger tarafından açılmıştır.  Bu sayede müşterilere seçenekler sunan anlayış ortaya çıkmıştır. O dönemdeki anlayışa göre, restoranın amacı, et suyu bulyonu ve çorbalarla kişileri sağlığına kavuşturmaktı. Adıyla ünlü ilk restoran, 1782’de Paris’te açılmıştır . Grand Toveme de Loundres adıyla açılan bu restoranda, yemek isimleri listelenmiş ve belli saatlerde tek kişilik masalarda servis yapılmıştır. İlk restoranın açılmasından sonra Fransız Devrimi gerçekleştiği için

Elektronik Müziğin Tarihi

Elektronik müzik 19. Yüzyılda birçok Amerikalı ve Avrupa mucitlerin, girişimcilerin çalışmaları sayesinde kendine altyapı hazırlamıştır. Bu altyapı için gerekli olan aygıtlar bahsi geçen kimseler tarafından farklı alanlarda kullanılması için tasarlanmış icatları müzik için yorumlanmış halidir. Elektronik müzik dediğimizde aklımıza ilk gelen tanım elektronik aletlerle yapılan müzik türü şeklinde olacaktır. Bu tanım kesinlikle doğru bir tanım. İlk elektronik müzik 1960 yılında ilk elektronik klavyenin icadıyla hayat bulduğu düşünülmektedir. Borulu elektronik enstrümanlar da elektronik müzik tarihinde yerini aldıktan sonra kullanımları yavaş yavaş artmaya başladı. İlk Elektronik Müzik Enstrümanı İlk olarak icat edildiği düşünülen enstrüman yaklaşık olarak 7 ton büyüklüğünde ve  Telharmonium  adındaydı. Pek yaygınlaşması mümkün olamayacak kadar kaba ve ağır olan bu enstrüman elektronik müzik tarihi içerisinde yerini almıştır. 1897 yılından üretilen bu cihazın  Thaddeus Cahill  adı

Pronoya Nedir?

Pronoya kelimesi okuduğunuzda paronaya kelimesini okuduğunuzu veya kelimenin eş anlamlısı olduğunu düşünmüş olabilirsiniz.  Oysa pronoya , paronoyanın tam tersine karşılık gelen bir kavram.  Her şeyin ve herkesin kendisine zarar verebileceği şüphesi anlamına gelen poronayanın tersi olarak pronoya, her şeyin hatta evrenin bile kendisinin iyiliği için var olduğu sanrısına kapılmak anlamına gelir. Pronoyayı   bir yaşam felsefesi olarak benimseyen insanların paranoyak olmuş olduğunu söylemek de yanlış olmaz. Pronoya, dini yaklaşımla karşımıza çıkan versiyonuna örnek olarak ‘Takdir-i İlahi’ kavramı verilebilir. Kişi yaşadığı ne olursa olsun tanrısal bir iyilik olduğunu düşünür. Uzak Doğu felsefelerinin temel kavramları olan, “darma, karma, reenkarnasyon” üçlüsü de bir pronoya örneğidir. İnsanın bu dünyada var olma nedeni, tanrısal olana ulaşmaktır. Başımıza gelenlerde Darma’ya bir nebze daha yaklaşmamız içindir. Her ölüm aslında yeni bir doğum ve tanrısal olana ulaşma yolculuğun yeni